BENUkrayna’daki savaşın ne zaman ve nasıl sona ereceğini kesin olarak bilmek henüz imkansız, ancak Vladimir Putin’in ne Kiev’de bir kukla rejim kurma şeklindeki o görkemli hedefine ne de Ukrayna’nın tüm bölgelerini fethetme yedeğine ulaşamayacağı açık. güneydoğu Ukrayna.
Şubat 2022 işgalinden önce işgal ettiği bölgeleri elinde tutmak bile, tamamen imkansız olmasa da zor bir görev gibi görünüyor.
Efsanesi geri dönülmez bir şekilde lekelenmiş ve kontrol sistemi çürümeye yüz tutmuş olsa da, Bay Putin muhtemelen yenilgiden sağ çıkabilir ve Putin sonrası Rusya’nın yörüngesi de eşit derecede belirsizdir. Üç ana değişken çok önemli olacak: (Rusya’nın 2014’te yasadışı bir şekilde Ukrayna’dan ilhak ettiği) Kırım’ın kaderi, bu zaferin hızı ve Batı politikaları.
Ne de olsa Kırım’ı elinde tutamayan herhangi bir liderin Kremlin’i elinde tutması pek mümkün değil ve Bay Putin bunu biliyor. Ne de olsa, yasal olarak Ukraynalı olmasına rağmen, birçok Rus bunun haklı olarak kendilerine ait olduğunu düşünüyor. Ukrayna’nın Kırım’a doğrudan bir saldırı olasılığı, çabuk karar vermeyen ve aldığında beceriksizce aşırı tepki gösterme eğiliminde olan Bay Putin’i tehlikeli bir tırmanışa sürükleyebilir. Ukraynalılar yarımadaya kara, deniz ve köprü bağlantılarını kesebilecekleri için sürdürmek imkansız hale gelirse, o zaman neredeyse imkansız bir politika ikilemi ile karşı karşıya kalacak.
Rus yenilgisinin hızı da muhtemelen önemli. İronik olarak, Ukrayna ve dünya için ne kadar hızlı olursa o kadar iyi olmayabilir. Rus hatlarının hızlı bir şekilde çökmesi, ister siyasi nedenlerle alıkoyduğu 180.000 kadar askeri ister en endişe verici ama aynı zamanda en az makul biçimde taktik nükleer silahlar kullanarak geri göndersin, benzer şekilde Bay Putin’i paniğe kaptırabilir.
Aynı zamanda, giderek daha fazla bölünmüş olan güvenlik seçkinlerini paniğe kaptırabilir ve Bay Putin’in etrafında toplanmaları gerektiğini hissedebilir. Daha da önemlisi, yavaş bir yenilgi büyük olasılıkla Rusya’nın seçkinlerine ve benzer şekilde insanlara, Bay Putin’in savaşının akılsız olduğu kadar kazanılamaz olduğunu da gösterecek.
Uzun vadede, Avrupa genelinde güvenlik en iyi şekilde, büyük güç hırslarından nihayet vazgeçen ve post-emperyal statüsüyle hesaplaşan bir Rusya ile sağlanır. Hızlı bir yenilgi, beceriksiz generalleri veya zayıf politikacıları suçlayan, Rusya’nın kazanabileceğini, kazanması gerektiğini ve gelecekte de kazanabileceğini ima eden bir ‘arkadan bıçaklanma’ efsanesini kolayca doğurabilir.
Son bariz değişken Batı politikasıdır. Geçen hafta Münih Güvenlik Konferansı’nda, Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron haklı olarak rejim değişikliğini zorlamaya yönelik her girişimin bir felaket olduğu konusunda uyardı. Bu sadece Bay Putin’le ilgili değil, tüm Ruslarla ilgili.
Eğer ülke çapındaki insanlara, saldırganlık ve istismar konusunda Putin’in istekli işbirlikçileri gibi davranılırsa, bu aslında Putin’in elini güçlendiriyor. Propagandasının merkezinde, Batı’nın Ruslardan nefret ettiği ve bu nedenle beğenin ya da beğenmeyin, direnmeleri gerektiği şeklindeki kibir yer alıyor; bu, yaptırım rejiminin sapkın bir şekilde yalnızca pekiştirdiği bir şey. Ayrıca, o gittiğinde yeni nesil milliyetçilerin yükseleceğini de garanti ediyor.
Bir bütün olarak Rusların, insanları pasaportlarına göre değil eylemlerine göre yargıladığımızı anlamalarını sağlamaya çalışırken, Bay Putin ve rejimini sorumlu tutmak hassas bir siyasi meydan okuma olacak. Bununla birlikte, bu zorluk aynı zamanda büyük bir fırsat: Sıradan Ruslara ulaşmak için elimizden geleni yaparak, şu anda ne kadar az olursa olsun, sadece Bay Putin’den sonra daha verimli ilişkilerin temellerini atmıyoruz, aynı zamanda onun altını da oyuyoruz. iktidarda kalır.
Ne zaman gideceğine nihai olarak Putin’in anayasası veya Rus halkı karar verecek. Bu arada, sonuçta hem savaş alanında hem de evinde kaybediyor. Birincisi için elimizden geleni yapıyoruz, ancak ikincisi için yapabileceğimiz daha çok şey var.
Profesör Mark Galeotti, UCL Slav ve Doğu Avrupa Çalışmaları Okulu’nda fahri profesör ve “Putin’in Savaşları: Çeçenistan’dan Ukrayna’ya” (Bloomsbury, 2022) kitabının yazarıdır.